CENÂZE VE ÖLÜ GÖMME ADETLERİ
Ölüm dünya hayatının son durağı olup insanı çaresiz kılan, korkutan ve sırrına erişilmesi güç olan bir olaydır. İnsan ne zaman öleceğini ve nerede öleceğini bilemediği için daima hazırlıklı bulunmalıdır. Bunun yanında insan ölüm korkusu nedeniyle Avşarlarda ölümü hatırlatan bazı inanışlar vardır. Bunlar; evin dışında baykuş öterse, o evden ölü çıkar. Ölü tabutta sallanırsa o sene ölü çok olur. Açık ağızlı makas o evden ölü çıkarır. Ölü yıkandığında altındaki tahta oynarsa, başka biri daha ölür. Leylek kara çabut getirirse, ölüm çok olur. Düşünde kara kazan görenin evinde ölü olur.
Yatağa düşmüş öleceği belli olan hasta için yapılanlar Avşarlar arasında aynı olduğu gibi Türkiye'nin diğer yerlerine göre fazla bir farklılık göstermemektedir. Hasta sık sık ziyaret edilir. Ziyarete gelenler helallaşırlar. Yakını ya da en sevdiği kişi yanında bulunarak vasiyetini ve diyeceği bir şey olup olmadığını öğrenmeye çalışır. "Yasin-i Şerif" okutulur. Yanında bulunanlar "şehâdet" getirirler. Sebebi; canını şeytana teslim etmeme düşüncesidir. Dilinin, damağının kurumaması için ağzı su ile ıslatılır. Ağzına sulu bir tülbent tutulur. Ruhunu teslim ettiği zaman "Allah rahmet etsin, dua okuyarak, şehâdet getirerek, kelime-i tevhid ruhunu teslim etti. Ne güzel ölümü vardı..." diye arkasından hayırla yâdederler ve böyle ölüm şekli sayesinde onun hizmetini gören kişilere teşekkür ederler. Hastanın yönünü kıbleye çevirirler. Ölünce gözleri kapatılır. Ayakları düz olarak durması için birbirine bağlanır. Çenesi çatılır. Elleri göbeğinin üstüne konur. Halk arasında, ölüye böyle vaziyet aldırılmasının sebebini; Kabirde Münker- Nekir Melekleri sorgu sual sorarken çirkin görmemeleri ve onların karşısında düzgün durmasının temini için böyle yapıldığı şeklinde izah etmektedirler.
Doğum da ölüm de Allah'ın emri olarak görülür. Bu nedenle ölüm metanetle karşılanır. Bir evde cenaze zuhur ederse kısa sürede duyurulur. Ölüm duyurmada en önemli yol camilerle selâ okunduktan sonra yapılan duyurmadır. Yöre insanı cenazeye katılmakta, onu taşımakta, namazını kılmakta, kabre indirdikten sonra hemen Kur'an-ı Kerim'den bir aşir okuyarak ve taziyede bulunmakta çok hassastır.
Akşam vefat etmiş ise cenaze sabaha kadar bekletilir. İkindi veya daha önce vefat etmiş ise hemen defnedilir. Ölen kişinin elbiseleri kesilerek soyulur. Sebebi de ölen kişiye eziyet etmemektir. Mezarı kazanlar ihtiyaç sahibi kişilerdir. Cenaze evde yıkanana kadar mezar da açılmış olur. Ölüyü yıkamak için kara kazanda su ısıtılır. Bu arada herkes koşuşturarak su taşır. Su getirmek ve cenazeye hizmet etmek çok sevaplıdır. Kazan ters çevrilerek kazan ters çevrilerek kapatılır.
Cenaze yıkanırken bakmak çok günahtır. Ölü, yakınları haricinde kimseye gösterilmez. Ölünün etrafı çul ve kilimle kapatılarak yıkanır. Cenaze yıkanırken "su damlaları sayısınca ona yıkamada yardım edenlerin günahı dökülürmüş" diye inanılır. Ölü teneşir tahtası üzerinde camiden getirilen tahta "sal" üzerinde cami avlusuna götürülür ve cenaze namazı kılınır. Namaza herkes gelir ve gelmeyenler kınanır. Ölü kefenine sarılırken dişlerine nar sürülür. Zemzem suyu varsa yüzüne serpilir. Kâbe'den getirilen esans ve kokular kefene sürülür. Kefen kapatıldıktan sonra bir daha açılmaz. Açılırsa abdesti bozulur ve yeniden yıkanması gerekir. Ağıt ve figanlar çok olur. Ağlayanlar teskin edilmeye çalışılır.
Cenaze götürülürken, uyuyanlar uyandırılır, dışarı su dökülür, kilim çırpılır ve cenazeye dönülerek ayakta kıyam durulur. Ölünün şöyle nida ettiği söylenir; "Hey gidi insanoğlu! Be de sizin gibi bir zamanlar yeryüzünde yer içerdim. Şimdi ise bakın gidiyorum." Toprağın cenazeye nidası; "Hey gidi ......falanca. bir zamanlar üzerimde yer içer, güler, eğlenirdin. Bak şimdi geliyorsun kucağıma...! bir zamanlar kaçar dururdun üzerimde, ele avuca gelmezdin! Artık kucağımdan gitmeyeceksin!"Cenaze namazından sonra omuzlarda taşınarak mezarlığa getirilen cenaze kazılmış mezarın güney tarafına konur. Daha sonra üzerine bir avuç toprak atılarak üzeri tahta veya çalı çırpı ile örtülür. Akabinde de herkes kendilerinin de emeğinin olması için birer ikişer toprak atarak küreği ters olarak yere bırakır ve diğerleri de küreği yerden alır ki elden alınması günah sayılır. Toprak atılması sırasında şeytanın kabre girmemesi için hem Kur'an okunur, hem de acele ile toprak atılır. Şayet şeytan kabre girerse sorgu esnasında ölünün dili tutulur., doğru cevap vermez.Eğer amelleri iyiyse Münker ve Nekir Melekleri gayet yumuşak ve güzel şekilde girer, sorulara kolaylıkla cevap verir. İyi cevap vermesine de yardımcı olurlar. Kabir kıyamete kadar cennet bahçesi haline gelir. Kötü amel işlemişse melekler öyle çirkin vaziyetlerde gelirler ki, soruları bilemez, bildiğini de unutur. Kabir bir cehennem çukuru haline getirilerek, kıyamete kadar o kişi kabir azabı çeker. Kabri dünyada sevmediği ve korkuttuğu yılan, çıyan...gibi hayvanlarla dolar.
Avşarların inanışlarına göre kabir komşusu çok önemlidir. Kabre konan kimseye ilk ziyarete gelecek olanlar kabir komşularıdır. Onların iyi veya kötü kimseler olması, diğerinin de kabirde azap görüp görmemesine sebep olur. O sebepten yakınlarının yanına gömülmesi cihetine gidilerek, kabirde onunla buluşup sevineceğine inanılır. Ölünün üzeri toprak seviyesine kadar örtüldükten sonra kenarına taş dizilir. Ayak tarafına ve baş tarafına ağaç veya tahta dikilir. Balık sırtı şeklinde mezarın üzeri kapatıldıktan sonra herkes dağılır. Tahta sal da mezarın üzerine başka ölü olmaması inancıyla ters kapatılır. Kabirin üstüne su da dökülür.
Mezarlıktan dağılan halk doğruca cenaze evine gelerek otururlar. Bu sırada Kur'an-ı Kerim okunur, baş sağlığı dilenir. Özellikle herkes ölü evinde toplanarak ölü sahiplerinin üzüntüsüne ortak olur. Ayrıca yöre halkı cenaze evine yemekli taziye ile gelir. Yemek akşam vakti kadınlar tarafından gelir. Erkekler ise daha önceden gelmiştir. Yemek orada yenir ve hizmete de devam edilir. Ölünün evinde yenen yemekler onun canına değer. Okunan Kur'an-ı Kerim ise ruhunu şad eder. Ölen kişinin elbiseleri de fakirlere dağıtılır. Cenaze evinde uzun müddet radyo teyp çalınmaz, televizyon açılmaz. Buna yakınları ve komşuları da buna mümkün mertebe riayet ederler. düğün ve şenlik anlarında da ölü evinden mutlaka müsaade alınır. Bunun için ölü evine gidilerek tekrar taziye yapılır ve Kur'an okunur.
Komşular üç gün süreyle cenaze evine yemek götürürler. Amaç; cenaze evinin yükünü bu yolla hafifletmektir. Bu da Avşarlar arasındaki yardımlaşma duygusunun olduğunu göstermektedir. Kadınlar cenaze evine götürdükleri yemekleri hazırlayarak ölü evinin misafirlerine ikram ederler.
İlk günler kadınların bulunduğu oda çok hareketlidir. Kadınların bulunduğu odada ağıt yakanlar, saç baş yolanlar vardır. Genellikle tüm kadınların ağladığı ve etkilendiği görülmektedir. Ölen kişinin ruhu için genelde 40 gün peş peşe Yasin-i Şerif okutulur. Çoğu zaman öldüğü gün hatim indirilir. Kırkıncı ve elli ikinci günlerde hatim veya mevlit okutulur. Bu sırada imamın önünde bir tasın içerisinde tuz, buğday, bulgur vs. şeyler bulunur. Bunların okunması ile bereketin geleceğine inanılır.
Daha sonraki günlerde ölü için "can aşı" denilen yemek verilir. Ölüleri hayırla anmak, arkasından sürekli dua ve hayırda bulunmak geride kalanların en önemli görevlerinden biridir.
Kaynak: Elvan YALCINKAYA |